haberimeser.tr.gg
  BALIKESİR
 



Cem Karaca ile Barış Manço kardeş mi?


Gündeme bomba gibi düşecek bir iddia... Anadolu Rock müziğinin iki efsanevi ismi Barış Manço ile Cem Karaca, baba bir anne ayrı kardeş mi?

Habertürk'ten Bülent Günal'ın haberine göre bu çarpıcı iddia, Cem Karaca'nın Almanya'da olduğu yıllarda senelerce yanında kaldığı ev arkadaşı İbrahim Hızlı'nın kaleme aldığı özel bir mektupla gündeme geldi. 

Cem Karaca'nın eşi İlkim Karaca ise iddiayı şu sözlerle doğruladı: Evet, Cem bana Barış Manço'nun ağabeyi olduğundan bahsetti.'' Barış Manço'nun Belçika'da yaşayan ağabeyi Savaş Manço ise, şu açıklamayı yaptı: 'Cem'in DNA'sıyla benimkini karşılaştırsınlar... Olmaz olmaz diye bir şey yok.

İlk duyulduğunda gözleri fal taşı gibi açtıran, Bu kadarı da ancak Türk filmlerinde olur'' dedirten bu müthiş iddia, ilk olarak elimize geçen 'özel' bir mektupla gündeme geldi. 15 Şubat 2007 tarihli 6 sayfalık mektup, Almanya'nın Köln şehrinden gönderilmişti. Mektubu kaleme alan kişi ise Cem Karaca'nın 1979 yılından 1987 yılma kadar Almanya'da geçirdiği günlere şahitlik eden, evinde kaldığı yakın dostu, ev arkadaşı İbrahim Hızlı'ydı. Hızlı'nın iddiasına göre Cem Karaca'nın kendisinden 2 yaş büyük bir ağabeyi vardı ve bu kişi de tüm Türkiye tarafından tanınıyordu. Cem Karaca'nın eşi İlkim Karaca ise iddiaları doğruladı ve Evet, Cem bana bir ağabeyi olduğunu, bu kişinin de Barış Manço olduğunu söylemişti'' dedi.
İbrahim Hızlı'nın yazdığı mektup, Aşağıda, Cem Karaca ile ilgili bazı hatıralarımı aktarıyorum diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:
Bunlar bazı şeylerin bilinmesi için anlatmak istediğim hususlardır. Ben Cem Karaca ile 1965 senesinde Antakya'da Saray Caddesi'nde tanıştım. Ben askerdim, o askere yeni geliyordu. Eğitim alayını arıyordu. Beni asker elbisesi içinde görünce bana sordu ve ölünceye kadar süren tanışıklığımız başlamış oldu. Asker ocağında Cem'in arkadaşlar arasındaki lakabı büyük numaralı gözlüklerinden dolayı 'doktor'du.

'AYNI EVDE YAŞADIK'

İbrahim Hızlı mektubunda çalışmak için Almanya'ya gittiğini, ilerleyen yıllarda Türkçe gazetelerin başbayiliğini yaptığını, Cem Karaca'nın Almanya konserlerinde ise sık sık bir araya geldiklerini anlatıyor: 1979 Şubat sonu ya da mart başında gazetelerden Cem Karaca'nın Almanya'da olduğunu okudum. Tekrar buluştuk.

Bana, 'Artık Türkiye'ye dönmek istemiyorum. Türkiye'de sanat, müzik yapmak kolay değil. Fakat bana bir yer lazım. Beni buraya getiren siyasi arkadaşlar da 30 bin markımı çarptılar. Beraber geldiğimiz arkadaşlar da mağdur durumda kaldılar. En az 10 kişinin ikamet edebileceği bir yer lazım' dedi. O zaman benim evim 120 metrekareydi. O günden itibaren tüm ekip evimde kalmaya başladılar. Cem Karaca'nın Almanya'da 9-10 yıl süreyle rahat yaşamasını sağlayan esas kişi Münih'te yaşayan bayan M.K. idi. Yani 10 yıl boyunca Cem Karaca'nın ayakta kalabilmesini sağlayanlar ben, M.K., Yağmur Atsız ve Orsan Öymen'dir. Başka hiç kimseden herhangi bir yardım ve yakınlık görmemiştir.'' İbrahim Hızlı, 1979 yılından itibaren Cem Karaca ile aynı evde kaldıklarını, evlerinde ise rakı masasının eksik olmadığını belirtiyor: Bir gün Cem Karaca'ya 'Yahu Cem, senin kız veya erkek kardeşlerin, yakının kimse yok mu?' diye sordum. 'Biliyorsun' dedi, ben aslen Azerbaycanlıyım. İstanbul'da çok akrabam var, ama hepsi tüccar. Babam haricinde sanatla ilgilenen olmadı.

'KİMSEYE SÖYLEME'

Bayramlarda, akrabalarımla annem babam görüşür. Bana yaşça akranım olan Yılmaz Karaca var, amcamın oğlu. Onunla devamlı irtibatım var. Benim görünüşte ne kız ne de erkek kardeşim var. Ama babamın anlatmasına dayanarak, benden iki yaş büyük bir abim olduğunu biliyorum. Bu abimle devamlı temastayım, birbirimizi sever ve sayarız. Ben onun kardeşi olduğumu biliyorum ama onun beni bilip bilmediğinden haberdar değilim.''
İbrahim Hızlı, Cem Karaca'nın bahsettiği abisinin ismini veremediğinden dolayı üzgün olduğunu söylüyor ve ekliyor: Yalnız şunu söylemek isterim, abi dediği kişi Türkiye çapında tanınmış bir kişi. Rahmetli Cem bana bunları içki masasında anlatırken, 'iki duble içtikten sonra sefalara dalıp böyle şeyler mi uyduruyorsun?' dedim. 'Hayır, babam bana vasiyet etti. Bu senin abindir, onunla kavga edip kalbini kırarsan seni evimden kovarım ve bunu kimseye söyleme' dedi.

İLKİM KARACA: Evet, Cem'in ağabeyi Barış Manço'ydu


PEKİ İbrahim Hızlı'nın Cem Karaca'dan iki yaş büyük olan ve 'ismini açıklayamam' dediği, tüm Türkiye'nin tanıdığı kişi kimdi? İbrahim Hızlı'yı telefonla aradık. Hızlı, 'özel mektubun' elimize geçmesinden dolayı şaşkındı. Ama, Evet o mektubu ben yazdım. Ancak Cem'in ağabeyinin ismini ben açıklayamam. Başka bilenler de var. Onlar açıklasın'' dedi. Biz de mektubun izini sürmeye devam ettik.

'CEM BANA BUNDAN ÇOĞU KEZ BAHSETTİ'

Bu kez Cem Karaca'nın eşi İlkim Karaca'yı aradık ve: Cem Karaca'nın bir ağabeyi var mıydı? Size hiç bahsetti mi?'' diye sorduk. İlkim Karaca önce duraksadı, sonra da Evet, bahsetti'' diyerek anlatmaya başladı: Size ancak Cem'in bana söylediklerini söyleyebilirim. Yalan söyleyemem, bildiğim her şeyi söylemek vicdan borcumdur. Evet Cem'in bir ağabeyi vardı. Söylediğine göre o kişi de Barış Manço'ydu! Cem 1945, barış Manço ise 1943 doğumluydu. Yani aralarında 2 yaş vardı. Cem benimle her şeyini paylaşırdı. Anlattığına göre babası Mehmet Karaca ile Barış Manço'nun annesi Rikkat Uyanık arasında bir ilişki yaşanmıştı.''

Peki bugüne kadar neden bu konuyu hiç gündeme getirmediniz?'' diye sorduğumuzda, İlkim Karaca şöyle konuştu: Ben herhangi bir iddia sahibi değilim. Sadece siz sordunuz, ben de doğru bildiklerimi, Cem'den birçok kere dinlediklerimi söylüyorum. Eğer durup dururken ortaya çıkıp, 'Barış Manço, Cem Karaca'nın ağabeyiydi' desem yanlış anlaşılabilirdi. Cem bana 'Gerçek magazin bizde ama kimsenin haberi yok' der sonra da gülerdi.''

'BARIŞ ÖLDÜĞÜNDE 'CANIM GİTTİ' DEDİ'


İlkim Karaca, Cem, Barış Manço'nun ölüm haberini aldığında yanındaydım'' dedi ve ekledi: ''Yıkılmıştı. Dudaklarından sözler dökülüyordu. Başlarını kaçırdım ama sonrasını not etmiştim. Diyor du ki;
'Canım gitti canım / canımı bilir misiniz? / O benim can dostumdu / Gözümün ağladığı kan / Ay Barış ak saçlı dostum benim / İçim kan ağlıyor / Bir yanımı kopardılar, adı sen / O dağlar hangi dağlar ki / De, ben de gelem / Sana, senin dağlarından çiçekler derleyem / Sen şimdilik orada bir gurbettesin / Bense hazin bir hasretteyim.'
Cem, Barış Manço'nun ölüm yıldönümlerinde hep bu şiiri okurdu.''

BARIŞ MANÇO'NUN İLK İSMİ DE MEHMET

İlkim Karaca, Cem, 'Babam Mehmet Karaca çok çapkın bir adammış' derdi. Neticede o bir tiyatro sanatçısıydı. Barış Manço'nun annesi de dönemin en ünlü ses sanatçılarından Rikkat Uyanık Hanımefendi'ydi. İlginçtir, Barış Manço'nun ilk ismi de Mehmet'ti. Tekrar ediyorum, ben herhangi bir iddia sahibi değilim. Herkesin bir özel hayatı var. Ben sadece Cem'in anlattıklarını sizinle paylaştım o kadar.''

'Her ikimiz de babamıza ne kadar çok benziyoruz'

İlkim Karaca, Cem Karaca'yla Barış Manço arasında ince bir rekabet olduğunu da sözlerine ekledi: Ama Cem, 'Barış benim rakibim değil, murakıbım derdi. Cem'in babası Mehmet Karaca aslen Azeri'ydi. Cem de Barış Manço da Azeri şarkısı olan 'Ayrılık'ı okumuşlardı. Cem o zaman, 'İkimizi de baba toprağı çekti' demişti. Barış Manço'nun bir ölüm yıldönümü sonrası, Cem'e Barış'ın bir fotoğrafını vermişlerdi. Aldı onu evin duvarına astı. Sonra da karşısına geçip, 'Her ikimiz de babamıza ne kadar benziyoruz. Herkes beni büyük zanneder ama sen benden 2 yaş büyüksün' dedi. 'Ne diyorsun Cem sen?' deyince, 'Ne diyorsam diyorum, yaz bir kenara bunları' demişti. Sonra da eklemişti: 'İkimizin de bedeni hastalıklı. Eee, ikimiz de babamızın yaşlı zamanına denk gelen çocuklarıyız.''

İbrahim Hızlı mektubunda, Cem Karaca'nın bir ağabeyi olduğunu Cem Karaca'nın annesi Toto Karaca'dan da duyduğunu söylüyor: 1985 yılı sonlarında Toto Karaca bende kalmaktaydı. Bir gün, akşam yemeği yerken Toto bana bir şeyler anlatmak istediğini, ancak kimseye söylemememi rica etti. 'Hayatta kocamla birlikte her şeyi paylaştım, fakat son nefesini verirken gözlerime bakarak yapamayacağım bir şey istedi benden. 'Nedir dedim, yapamayacağın şey?' Kocam, ilk oğlu, Cem in abisini son olarak görmek istedi dedi. Ben o zaman Cem in anlattıklarını hatırladım. Toto da bana Cem in bahsettiği kişiden bahsetti. Biliyorum, bu konuyu benden başka bilenler de vardı. Fakat iki taraflı dinlemiş değillerdir diye tahmin ediyorum. Ben ikisinden de dinlediğim için inanmak mecburiyetinde kaldım. Ama üzgünüm ismi açıklayamıyorum.

Annesi ile babası boşandığında Barış 3 yaşındaydı


BARIŞ Manço'nun annesi Türk Sanat Müziği'nin önemli sanatçılarından Rikkat Uyanık'tı.
1 Mayıs 1921 'de Adana'da doğmuştu. Çok güzel alto sesi ve müziğe son derece kabiliyetli olmasından ötürü klasik Türk müziği eğitimi almıştı. 1940 yılında İsmail Hakkı Manço ile evlenmişti. Bu evlilikten 1941 'de Savaş, 1943'te Barış, 1946'da ise İnci dünyaya gelmişti. İsmail Hakkı-Rikkat çifti, kızları İnci nin doğduğu yıl 1946 da boşanmışlardı. Barış Manço babasının yanında büyümüştü. Ancak 10. sınıfta iken babası İsmail Hakkı Bey ölmüştü. Rikkat Hanım ise ikinci evliliğini Asaf Uyanık ile yaptı. Sanat çevreleri de onu bu soyadıyla tanıdı. 1992 yılında ölen Rikkat Uyanık'ın öğrencileri arasında Zeki Müren de bulunuyordu.

SAVAŞ MANÇO: Olmaz diye bir şey yok

Bu müthiş iddiayı Barış Manço'nun Belçika'da yaşayan ağabeyi Savaş Manço'ya da sorduk. e-posta yoluyla sorularımızı yanıtlayan Savaş Manço, ilk e-postasında, Size elimden geldiği kadar doğru sandığım bilgileri iletmek isterim. Çünkü yazacaklarınız, yaşamım boyu en çok saygı ve sevgi beslediğim kişileri konu edecek. Bu nedenle sizden biraz zaman istiyorum'' dedi.

Savaş Manço, iddiayı reddetmemişti ve daha sonra yolladığı e-postasında ise şunları söyledi: Gelelim konunun gerçek olup olmadığına. 'Yaşamda, olmaz olmaz' diye düşünürüm.
Babamıza en çok benzeyen çocuğunun ben olduğum söylenir. Cem'in DNA haritası ile benimkisi karşılaştırılabilinir. Eğer aynı baba - ayrı anneler kardeşsek, DNA haritalarımızın yarısı uygunluk gösterecektir. Yok değilsek, bütün bu sevdiğimiz kişileri yeniden ve candan anmış oluyoruz: konu kapanırken bu güzel duygular yanımıza kâr kalır.''

Müziğe Galatasaray Lisesi'nde başladı

2 Ocak 1943'te İstanbul'da dünyaya gelen Barış Manço, müziğe Galatasaray Lisesi'nde başladı. Eğitimini Belçika Kraliyet Akademisi nde yaptı. Bestelediği 200'ün üzerinde şarkısıyla 12 altın ve bir platin albüm ödülü kazandı. 1958 de ilk grubu olan Kafadarlar'ı kurdu. 1973'te ise kurduğu Kurtalan Ekspresi adlı grubuyla dillerden düşmeyen şarkılar seslendirdi. Bizim Gibi, Kol Düğmeleri, Kağızman, Dağlar Dağlar, İşte Hendek İşte Deve, Ölüm Allah'ın Emri, Nazar Eyle, Hal Hal gibi 45'likleri ile Unutamadım, Kara Sevda, Gülpembe gibi büyük ses getiren albümlere imza attı. 31 Ocak 1999 gecesi geçirdiği kalp krizi nedeniyle öldü.

Türkiye’yi ‘politik-rock’ müzikle tanıştıran adam

5 Nisan 1945’te Antakya’da dünyaya gelen Cem Karaca, Anadolu Rock ve Anadolu Pop müziğinin kurucuları arasında yer alıyor. Cem Karaca 1967 yılında Apaşlar Grubu’na katıldı. Grup ‘Resimdeki Gözyaşları’ adlı şarkısıyla büyük sükse yarattı. Apaşlar’dan ayrılan Cem Karaca Apaşlar’ın basçısı Seyhan Karabay ile birlikte Kardaşlar Grubu'nu kurdu. İlk 45'likleri 'Dadaloğlu' ile büyük başarı elde ettiler. Kardaşlar'dan ayrılıp Moğollar'la birleşen Cem Karaca, üç 45'lik çıkardı. Moğollar'dan ayrıldıktan sonra kurduğu Dervişan Grubu'yla Türkiye'yi 'politik-rock'la tanıştırdı. 1979 yılında Almanya'ya giden Cem Karaca, 1983 yılında vatandaşlıktan çıkarıldı. 1987 yılına kadar Türkiye'den uzak yaşayan Cem Karaca, 50'ye yakın 45'lik çıkardı.

Tamirci Çırağı, Oh Be, Töre, Namus Belası, Adiloş Bebe, Yiyin Efendiler, Ben Bir Ceviz Ağacıyım, Nerede Kalmıştık gibi hafızalara kazınan yüzlerce şarkıyı seslendirdi, çok sayıda ödül aldı. 8 Şubat 2004'te öldü.


SOKAK ORTASINDA DİREK


SOKAK ORTASINDAKİ DİREK TEPKİ ÇEKTİ
 
  Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde, genişletme çalışmaları sonucu yol ortasında kalan elektrik direğinin kaldırılmaması tepkilere neden oldu. Direğin kaldırılması için Tedaş ve belediyeye başvurduklarını belirten Celal Semercioğlu, her an bir kazanın yaşanmasından korktuklarını söyledi.
  İlçenin Hacıahmat mahallesi Bardakçılar sokağında yolun ortasında kalan elektrik direği tepkilere neden oldu. Sokak girişinin bir yıl önce genişletildiğini belirten Celal Semercioğlu, “Genişletme çalışmalarından sonra elektrik direği sokak ortasında kaldı. Tedaş ve belediyeye başvurduk. Ancak aradan bir yılı aşkın zaman geçmesine rağmen kaldırılmadı. Her an bir kaza olmasından korkuyoruz” dedi.
(İHA)


KÖY DE KÜTÜPHANE


KÖY KÜTÜPHANESİ
 
  Balıkesir’in Balya ilçesine bağlı Akbaş köyü’nde kurulan kütüphane ilgi gördü. Köydeki her yaşta vatandaşın yararlandığını belirten imam Fahrettin Karabıyık, emeği geçenlere minnettar olduklarını söyledi.
  İlçeye 10 kilometre uzaklıktaki 91 haneli Akbaş köyünde 9 yıl önce kurulan kütüphane ilgi gördü. Kütüphanenin oldukça zengin olduğunu belirten imam Fahrettin Karabıyık, “Kütüphanemiz 2001 yılında kuruldu. Çok sayıda kaynak kitabın yer aldığı kütüphane ilgi gördü. Köyümüzdeki her yaşta vatandaşımız buradan yararlanıyor. Köyümüzdeki öğrenciler Balya ilçe merkezindeki okullara taşınıyor. Öğrenciler okul dışı zamanlarda burasını dolduruyor. Köyümüzde bir dönem muhtarlık yapan Gülay Dayıcan’a çok şey borçluyuz. Köyümüz şehir gibi oldu. Emeği geçenlere minnettarız” dedi. (Sefer TALAY)



ÇOCUKLARIN EŞEK KEYFİ


 

Balıkesir’in Edremit ilçesinde, buldukları eşeklere binerek şehir turu yapan küçük çocuklar halkın dikkatini çekti.

  İlçedeki at arabalarıyla sıkıntı yaşayan İlçe Emniyet Müdürlüğü ve belediye yetkilileri, başı boş hayvanların araç trafiğinde kazalara yol açmaması için de yoğun çaba gösteriyor. Başıboş bırakılan at ve eşek türü hayvanlar nedeniyle sık sık üzücü trafik kazaları yaşanırken, boşta gezen iki eşeği zabıt eden 3 küçük çocuk, eşek üstünde şehir turu attı.

  Eşeklere binmekten dolayı duydukları memnuniyet yüzlerinden okunan küçük afacanları gören vatandaşlar, şaşkınlık yaşadı. Ellerindeki sopalarla eşekleri yönlendiren çocuklar, şehir içi trafiğe girmeyerek olası kazaları önlemiş oldu





TEHLİKE SAÇAN ÇUKURLAR KAPATILDI


Balıkesir’in Ayvalık ilçesindeki bir mahallede tehlike arz eden çukurlar belediyenin iş makineleri tarafından dolduruldu. Mahalle sakinleri rahat bir nefes aldı.

  İlçenin Fethiye Mahallesi, muhtarlık binası karşısında bulunan çukurlar, mahalle muhtarı Özer Dikduran’ın girişimleri sonucu belediye çalışanları tarafından kapatılarak çözüme kavuşturuldu. Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen’in bu konuda  gösterdiği duyarlılığa  teşekkür eden Muhtar Dikduran, “Mahallemizde hayati tehlike saçan çukur kapanmış olup hafriyatı atılmıştır. Muhtarlığımız ile Belediyemizin koordineli çalışmaları sonucunda çalışmalarımız devamlılığını koruyacaktır. Amacımız aynı, daha güzel bir Ayvalık için daha güzel bir mahalledir” şeklinde konuştu.




ÇEVRECİLERİN İMZA KAMPANYASINA BÜYÜK İLGİ


Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde, Güney Marmara Çevre Derneği’nin (Gümçed) öncülüğündeki düzenlenen imza kampanyası büyük ilgi gördü. 4086 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması hakkındaki kanunda yapılması istenen değişikliğe karşı çıkan çevreciler, zeytinlik alanlarda maden aranmasına müsaade edilmemesini istediler.

  4046 sayılı kanunda yer alan bir maddenin zeytinliklerde maden aranmasını engellediğini belirten çevreciler, verilen değişiklik önergesinin yasalaşmasını istemiyor. Cumhuriyet meydanında 3 gün devam eden kampanyada 3 bin imza topladıklarını belirten Gümçed ilçe sorumlusu Olgun Temizsoy, “Kampanya, tüm körfez ilçe ve beldelerinde ağustos ayı sonuna kadar devam edecek. Yöremizdeki kutsal zeytin ağaçlarının heba edilmesine müsaade etmeyeceğiz. 4086 sayılı kanunda yapılacak değişiklik Edremit körfezinin ve kutsal zeytin ağaçlarının idam fermanı olacaktır. Toplanan imzaları, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Balıkesir ve Çanakkale valiliklerine göndereceğiz. Edremit körfezindeki 10 milyonu aşkın zeytin ağacı ile doğamızın korunması için çalışıyoruz” dedi.





GÖMEÇTE ORMAN YANGINI

Rüzgarında etkili olduğu orman yangını kısa sürede kontrol atına alındı


Balıkesir ili Gömeç ilçesi Hacıhüseyinler köyü ile Kumgedik köyü arasında saat 19,30 sıralarında çıkan orman yangını rüzgarında etkili olması sebebiyle ancak saat 23.00 sıralarında kontrol altına alınabildi.Balıkesir Orman Bölge Müdürü Recep ATEŞ yaptığı açıklamada ; “Yüksek gerilim hattından çıktığı tahmin edilen orman yangınının 7 Hektarlık bir sahada saat 23.00 sıralarında kontrol altına alındığını yangına 300 yangın işçisi ile çok sayıda mükellefin katıldığını çevre il ve ilçelerden de 200 e yakın araçla müdahale edildiğini belirtti .”

 
 
Soğutma çalışmaları devam ediyor.





‘SOL’ PARTİ KURULUYOR

Kuzey Ege kuruluş çalışmalarını Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde yaşayan, Gazeteci Yazar Erdal İrfan’ın yaptığı ve yeni kurulacak olan ‘Sol’ adlı siyasi partinin ilk kuruluş çalışması 23 Ağustos tarihinde Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde gerçekleşecek.

  Kuruluş aşamasındaki SOL Parti hakkında bilgi veren Gazeteci Yazar Erdal İrfan, “SOL, eşitlikçi ve özgürlükçüdür. SOL, adaleti ve demokrasiyi savunur. SOL, insanı, bütün politikaların merkezine koyar. SOL, sosyal hukuk devletini savunur, ülke zenginliklerinin eşit dağıtımını savunur, imtiyazları reddeder, emeğin haklarını öne çıkarır. SOL, emeği ve emeğin iktidarını savunur. SOL, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının özelleştirilmesini reddeder. SOL, özel ve bireysel olan yerine kamusal, toplumsal olanı öne çıkarır. SOL, insan hakları ve sendikal hakları savunur. SOL; küreselleşme ve neo liberal politikaları reddeder. SOL, eğitimde ve sağlıkta özelleştirmeyi reddeder, eğitimi ve sağlıkta kamu güvencesiyle ücretsiz hizmeti savunur. SOL, konut sorununda toplumsal çözümler üretir. SOL, emperyalizme ve yayılmacılığa karşıdır. SOL, çok kültürlülüğü savunur. SOL, her türlü ayrımcılığın cezalandırılmasını ister. SOL, ırk, din, dil, ulus, cinsiyet ayrımını reddeder, herkesin kendi kimliğini açıkça telaffuz etmesini, kendi kültürünü ve inancını açıkça yaşamasını savunur. SOL, yerel yönetimlerde katılımcılığı ve paylaşımcılığı teşvik eder. Sendikaların, odaların, sivil toplum örgütlenmelerinin, akademik çevrelerin yönetimlerde söz ve karar sahibi olmalarını savunur. SOL, bütün halkları kardeş görür, emeğin uluslararası dayanışmasını savunur” dedi.

  Erdal İrfan, “Adaletsizlik karşısında adaletin, çifte standart karşısında eşitliğin, esaret karşısında özgürlüğün, tekçi ve dayatmacı yaklaşımlar karşısında çoğulculuğun öne çıkabilmesi, Türkiye’de sağcı ve muhafazakâr siyasi iktidarın sona ermesini zorunlu kılıyor. Sağcı ve muhafazakâr iktidarlar son bulmalıdır, çünkü 1950'lerden bu yana ülkemiz bu tür anlayışlar tarafından yönetilmiştir ve bugünkü sorunların asıl kaynağı sağcı, muhafazakâr siyasi iktidarlardır. Bu iktidarların hizmet ettiği zengin sınıfının çıkarlarını öne alan politikalarıdır. Türkiye, Menderes'ten, Demirel'e, Evren'den, Özal'a, Yılmaz'dan Çiller'e, Erbakan'dan Erdoğan'a hep birbirinin akrabası olan anlayışlar tarafından yönetilmiştir. 1974'lü yıllardaki CHP, kısmen de 1987'lerdeki SHP, SOL’un temel değerlerine, yani adalet, eşitlik, özgürlük ve demokrasiye atıfta bulunarak ciddi bir yükseliş yakalamalarına rağmen tek başlarına iktidar olamamışlardır. Türkiye'yi sağcı, muhafazakâr iktidarlardan kurtarmak, başka bir iktidarın olabileceğini göstermek için Türkiye'ye SOL gerek! 12 Eylül 1980 darbesinde Türkiye'de, Kasım 1989 sonrasında dünyada SOL yenilmiş olabilir. Kimi Solcular, SOL değerlerini yitirmiş, halka olan güvenlerini kaybetmiş, ümitsizliğe kapılmış kendi kabuğunun içine çekilmiş olabilirler. Hayal bile kuramıyor olabilirler! Bu insanidir ve de anlaşılabilir! Ama SOL yok olmaz. Kendi külünden yeniden doğar, kendi kütüğünden yeniden filizlenir. Ta ki sömürü, baskı, zulüm ve sınıflar ortadan kalkıncaya dek” dedi.

  Erdal İrfan, SOL Parti’nin Kuzey Ege yapılanma toplantısının 23 Ağustos tarihinde saat 16.00’da Burhaniye ilçesi Ören Mahallesi Disk Tesisleri’nde gerçekleştirileceğini ve SOL’un solda yeni bir ışık ve yeni bir nefes getireceğini ifade etti.




AYFER GÜNSÜR’ÜN YAĞLI BOYA RESİM SERGİSİ İLGİ GÖRDÜ

Sanatın başkenti olma yolunda hızla ilerleyen, Balıkesir’in Ayvalık ilçesine sanatçıların akını artarak sürüyor. Önceki gün, Ayvalık Belediyesi’ne ait perakende sebze hali üzerindeki sanat galerisinin yeni sanatçı konuğu Ayfer Günsür oldu.

  Yağlı boya resimlerinden oluşan ilk kişisel sergisini sanatseverlerin beğenisine sunan sanatçı, “İlk kişisel resim sergimi Ayvalık gibi sanatın ve sanatçının dostu olan kentte açmanın tarifi imkânsız duygularını taşıyorum” dedi. 1964 yılında Bursa’da doğan, evli ve iki kız çocuğu sahibi olan ressam Ayfer Günsür, ikamet ettiği İzmir-Bornova’da da, Forum Bornova, Uğur Mumcu Sanat Galerisi, Ticaret Odası Sanat Galerileri’nde resim çalışmalarını sürdürdüğü Zilayaz Sanat Atölyesi’ndeki arkadaşlarıyla birlikte karma sergilere katıldığını belirtti.

  Sanatseverlerin, resim yapmanın yanı sıra, bu sanatla ilgili çocukların eğitimine katkıda bulunmanın özlemiyle yanıp tutuşan ressam Ayfer Günsür’ün ilk kişisel sergisini, Ayvalık- Talatpaşa Caddesi perakende sebze hali üzerinde bulunan Ayvalık Belediyesi Sanat Galerisinde 1 Ağustos’a kadar gezebilecekleri bildirilirken, sergi şimdiden ilgi odağı olmayı başardı.






 

 
  Bugün 19 ziyaretçi (168 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol