haberimeser.tr.gg
  Analist Erhan Göksel, yine ilginç ve çarpıcı analizler yaptı
 
Analist Erhan Göksel, yine ilginç ve çarpıcı analizler yaptı


Refah Partisi'nin yükselişi, küresel ekonomik kriz, Dubai'nin batışı gibi birçok öngörüsü doğru çıkan VERSO Araştırma Şirketi Sahibi ve Analist Erhan Göksel, elindeki önemli veriler ışığında yine çarpıcı ve ilginç iddialarda bulundu. Göksel, erken seçim tarihinden demokratik açılıma, AKP Hükümeti-İsrail ilişkilerinden ABD'nin yeni projelerine, adım adım kurulan Kürt Devletinden Türkiye'deki işçi sınıfındaki büyük dönüşüme kadar birçok konuda yine tartışma çıkaracak, analizlerini Milli Gazete'ye açıkladı.
       *
Refah Partisi'nin patlaması, küresel ekonomik kriz, Dubai'nin batışı gibi birçok öngörüsü doğru çıkan VERSO Araştırma Şirketi Sahibi ve Analist Erhan Göksel, elindeki önemli veriler ışığında yine çarpıcı ve ilginç iddialarda bulundu. Göksel, erken seçim tarihinden demokratik açılıma, AKP Hükümeti-İsrail ilişkilerinden ABD'nin yeni projelerine, adım adım kurulan Kürt Devletinden Türkiye'deki işçi sınıfındaki büyük dönüşüme kadar birçok konuda yine tartışma çıkaracak, analizlerini Millî Gazete'ye açıkladı. İşte Göksel ile yaptığımız dikkat çekici röportajın ayrıntıları:
AKP'nin iktidardaki 8. yılını nasıl değerlendirdiğinizi sorarak başlamak istiyorum?
AKP, 2002 yılında iktidar oldu. Milli Görüş hareketi içinden çıkmıştır. Ancak, bugün ciddi şekilde Milli Görüş'ten farklılaşmıştır. Bugün, çok trajik bir şekilde farklılıklar vardır. Ak Parti, dış politikada tamamen batı yanlısı, gayri milli bir politika çizgisine girmiştir. Saadet Partisi ise, son derece milli bir çizgiye çekilmiştir. Ve bu nedenle de uzun dönemde Türkiye'de muhafazakâr İslami kesimlerin hepsi birden ciddi bir saflaşma ve kamplaşmaya gidecektir. Herkes Saadet Partisi ile Ak Parti'nin eninde sonunda, bir şekilde birleşeceğini düşünüyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben tam tersini düşünüyorum. AKP'nin en büyük ideolojik düşmanı, ondan oy aldığı Saadet Partisi'dir. Ve bu kısa sürede, siyasi çekişmeye de dönüşecektir
AK Parti, 2002 yılında yolsuzluk ve yoksullukla mücadele için iktidara geldi. Ancak, aynı AKP'nin 2007'den sonraki ikinci iktidar döneminde, yolsuzluk iddiaları aşırı derecede arttı. AKP hükümetinin; yolsuzlukların üzerine gitmemesi, Deniz Feneri dahil, kamuoyu vicdanında sorgulanmasına neden olmuştur.
Dağ fare doğurdu
Kürt sorunu ve demokratik açılım sürecinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dağ fare doğurdu. Birincisi, Cumhuriyet kurulduğunda beri Türkiye'nin çok ciddi bir demokrasi sorunu vardır. 12 Eylül darbesi, Türkiye'nin ayağına pranga vurmuştur. 12 Eylül darbesi, yasaklar ve tecritlerle birçok alanda Türk halkının koluna kelepçe takmıştır. Kürt meselesini ciddi bir sorun haline getiren de, 12 Eylül darbesi olmuştur. Ancak Türkiye'de çok ciddi bir terör eylemi oldu. Çok sayıda insan hayatı kaybetti veya mağdur oldu. Birçok şehit verildi. Devletin içinde karanlık işler de yapıldı. Biz bunları biliyoruz. Eskiden de biliniyordu ama şimdi dillendirilmeye başladı. Kürt meselesi ve demokrasinin çözülmesi elzemdir.
Kürt açılımı ABD'nin projesi
Kimin?
Bu proje, ABD'nin Kuzey Irak projesidir. Ayrıca AK Parti'nin, bu işe hazırlıksız olduğu açıklamalarından bellidir. Eylem yapan çocukların işleriyle ilgili kanun tasarısının dışında ortalıkta tek bir şey yok. Abesle iştigal. Başlangıçta Kürt açılımı idi sonra Demokrasi açılım en son Milli Birlik projesi oldu.
Bu tam bir, tornistan geri dönmedir. Ama bu Türk halkını ilgilendiren, Anayasa'yı değiştirmeyi ilgilendiren bir konudur. Herkesi ikna etmek zorundasınızdır. Bu siyaset değildir. Milli Birlik projesi, ülkenin bütünlüğünü ilgilendirir.
Öcalan açılımda siyasallaştı
Öcalan'ın demokratik açılımda nasıl bir konuma geldi?
Bu açılımı ellerine yüzlerine bulaştırdıkları için, Abdullah Öcalan'ı; Türkiye siyasetinin en temel belirleyicilerinden biri haline getirmiştir. Bundan sonra kim iktidara gelirse gelsin, Kürt meselesi deyince Abdullah Öcalan ile masaya oturmak zorundadır. Bunun en güzel örneğini Ahmet Türk, basın toplantısında açıkladı. DTP kapatılınca, meclise girmeyeceğiz dedikten sonra ' Öcalan'ın emriyle Meclise giriyoruz' dedi. Bunu dili sürçerek söylemedi. Bunu söylemek için çıktı. Bugünden itibaren, Abdullah Öcalan siyasallaşmıştır. Hep istediği buydu. Bunun müsebbibi de, süreci yönetemediği için Sayın Başbakandır.
Bugüne kadar birbirine yan gözle bakmayan bu halkı bir arada yaşatan çimento size göre ne?
Burada, bir şey hatırlatmak istiyorum. İngiliz Büyükelçi, Lord Curzon'a ''Türkler ile Kürtlerin birlikteliği, Araplar ile Kürtlerin birlikteliğinden bin misli fazladır' diye mektup yazınca, Lozan'da Kürt meselesi Türkiye lehine halloluyor. Kürtleri, bölmekten vazgeçiyorlar. Dolayısıyla İslamiyet, bu milletin en birleştirici unsuru olmuştur. Birleştirici çimentoyu ortadan kaldırdığınızda, ayrıştırma daha kolay olur. Türk-Kürt meselesini benim gibi düşünen tek siyasi liderin Sayın Erbakan olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, şu anda Türkiye'nin en laik ve seküler partisi, DTP'dir. DTP kapatıldığı için BDP, geçmişinde HEP, DEP ve HADEP.
Erbakan, doğru gördü
Sayın Erbakan, bu konuda Bingöl'deki bir sözü nedeniyle ceza almıştı?
Sayın Erbakan ile çok fazla konuştum bu konuyu. Sayın Erbakan'ın bakış açısının çok doğru olduğunu biliyorum. Neden? Çünkü Türk ve Kürt kavramı, Osmanlıda yok. Ben 82'de mecburi hizmete Diyarbakır'a gittiğimde, şehrin kalesine Ne Mutlu Türküm Diyene yazmışlardı. Ben Türkiye'nin batısında hiçbir yerde Ne mutlu Türküm Diyene yazısını görmedim. Bu sadece bir örnek.
Ayrıca Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatıldığında, bunu 'laikliği değiştiriyor. Türkiye'de şeriat tehlikesi var' meselesi olarak görmüştüm. Ama şimdi farklı düşünüyorum.
Refah Partisi, 1997 yılında kapatıldı. Yani Türkiye'de iç savaş kızışmış, terör artmış, her gün insanlar ölüyor. Refah Partisi, İslami anlamda Türkleri ve Kürtleri, aynı çatı altında birleştirdiği için sistem hazmedemedi. O yüzden kapatıldı. Çünkü o dönemde, o bölgede çok yüksek oy aldı. Devlet ile PKK arasında sıkışan Kürtler, sığınacak bir liman olarak Refah Partisi'ne oy verdiler. Hakkını vermek lazım. 2004'de aynı şey oldu. AKP, bölgede ezici bir seçim kazandı. Bugün, devlet ile PKK arasında sıkışan Kürt vatandaşlar, ayrılmak istemedikleri ve kendilerine biçilen kaftanı giymemek için ara formül bularak, oylarını AKP'ye veriyor. Bu oyların aslında AKP'ye değil rejime verildiğini, defalarca söylememe rağmen kimseyi ikna edemedim.
Bu süreçte; PKK'nın silahsızlandırılıp, hareketin siyasallaştırılması mı hedefleniyor?
Aynen. Fakat oradaki kritik nokta şu, hükümet bana göre, çok hatalar yaptı. Bu hatalar sonucunda, Abdullah Öcalan bu işin tek merkezi haline geldi. Bunun üzerine, Hükümet de Abdullah Öcalan ile köprüleri attı. Bu saatten sonra perdenin arkasında da oturmaları zor gözüküyor.
Abdullah Öcalan'ın, PKK'nın terörü bırakacağını düşünmüyorum. Çünkü Türk hükümeti, siyasi bir nedenle, seçimlerin yaklaştığı bir dönemde, Abdullah Öcalan ile IRA gibi masaya oturabilecek bir konjonktürde değil. Yani siyaseten Recep Tayyip Erdoğan, masaya oturamaz. Sonu olur.
Reşadiye'deki baskın açılıma engel mi oldu?
Evet, engel oldu. Çünkü Abdullah Öcalan'ı tanımıyoruz dediler, Abdullah Öcalan da ben size kendimi tanıtırım dedi, bu kadar basit. Bence, PKK terörü artıracak ve Türk hükümetini masaya oturmaya zorlayacaktır. Terör artarsa, AKP'nin sonu gelir. AKP, her açıdan açmaza girdi. Abdullah Öcalan ile masaya oturursa sonu gelir. Terör artarsa, bastıramazsa yine sonu gelir. Şimdi bugün ordunun bu kadar baskı altına alındığı bir dönemde, bilerek konuşmuyorum, benimkisi senaryo. Ordu bu kadar baskı altına alınırsa ve terör tırmanırsa, TSK'nın teröre karşı savaşacağına inanıyor musunuz? Ben size soruyorum. Savaşacağı varsa, AKP'yi yıpratmak için savaşmayacaktır. Çok basit.
Son dönemde, Doğu'daki şehirlerde sokak eylemleri arttı. Çocuklar kullanılıyor. PKK strateji mi değiştiriyor?
Önümüzdeki dönemde, PKK terörü artacaktır. Şu anda çocukları görüyoruz ama PKK'nın Kürt kadınlarını sahneye iteceğini zannediyorum. Çok büyük bir gerilime, büyük çatışmalara arifedir bu. Felaket tellalı gibi gözükmek istemiyorum ama bunlar büyükşehirlere yayılacaktır. Büyükşehirlere taşımanın provaları yapılıyor. PKK eylemleri sokağı tehdit ediyor.
İkincisi, PKK'nın en önemli stratejilerinden birisi şu: Batıdaki Türkleri, Kürtlere saldırtmak. Batıda Türkler, Kürtlere saldırırsa, PKK'ya hiç sıcak bakmayan Kürtler, PKK'ya sığınmak zorunda kalırlar. İzmir'deki yürüyüşte ve Edirne'de bunlar yaşandı.  Devletin bunu da görmediğini düşünüyorum.
AKP İsrail  gerginliği
Yeri gelmişken, AKP Hükümetinin İsrail ile son 1 yılda gerginliğe neden olan ilişkilerine nasıl bakıyorsunuz?
AKP iktidarıyla alakası yok. AKP iktidarı, İsrail ile hep müttefik oldu. Ben hala bütün çatışmalara rağmen, kısmi müttefiklik olduğunu ve AKP'yi desteklemek için bazı tezgâhlar olduğunu da iddia ediyorum.
Davos'taki çıkış da mı o kapsamda?
Bana göre öyle. Hepsi öyle.
Alçak koltuk krizi de mi?
Evet. O da. Bana göre, hepsi İsrail'in planı. Bu son olayda, biliyorsunuz Obama seçimde, seçmene vaatte bulunduğu için, İsrail'e karşı mesafeli duruyor. Son olayın, İsrail tarafından planlandığına inanıyorum. Kameraları içeriye getiriyor, görüntü aldırıyorsunuz, alçaklık lafını özellikle söylüyorsunuz. Çok büyük bir proje bu.
AKP'nin anketinden çıkan rakam!
AKP ile CHP arasında oy oranları tartışılıyor. Size göre AKP ne durumda?
İkisi de siyaset yapıyor. Ben çok bağımsız olduğum için, hiçbir partiyle bağım olmadığı için, sokakta ki insanlardan çok net görüyorum. Bu konuda hiç mütevazi değilim. Bütün seçimleri bilmiş bir adamım bu ülkede. Arşivler bunu gösteriyor.
Araştırmalardan çok, kendi sokak gözlemlerimi önemsemişimdir. Sayın Baykal AKP yüzde 20'lerde derken doğru söylüyor. Tayyip Bey'in anketi, benim de elime geçti. Denge Araştırma Şirketi, kara kutusudur. Basına vermediği, en önemli araştırma şirketi Denge'dir. Denge'nin araştırmasında, AKP'nin oyu yüzde 29 çıkmıştır. Muhtemelen, Sayın Baykal bunu görmüştür.
Tayyip Erdoğan da Baykal'ın söylediğine 20 koyun derken, o da haklıdır. Siyaset yapıyor. Onun doğru yanı nedir? CHP'ye göre yaklaşık 10 puan fazla oyu var. Elbette siyasi bir lider 20 ekleyin diyecek.
Erken seçim Ramazan'da
Sizce erken seçim olur mu?
Tayyip Bey, kendini çok bağladı. Hatta etik laflar söyledi. Tükürdüğünü, yalayamayacak laflar söyledi. Buna rağmen, benim 30 yıllık siyasi tecrübeme göre, seçim liderlerin elinde değildir. Seçim olabilir. Seçimin olmamasının Türkiye'de dış konjonktürel faktörleri de var. Ama AKP için seçime gidilecek en iyi zaman, 8 Ağustos Ramazan'dır.
Yorum yapmıyorum, bilerek söylüyorum. 1994 yılında seçim Ramazan'a denk gelmişti, Tayyip Bey dedi ki bizzat şahsıma, 'Ramazan işimizi zorlaştıracak. Çünkü Ramazan'da gündüzleri insanların kafaları dağınıktır, rehavettedir'. Ben de dedim ki; 'Ramazan'da insanlar camilere gider, manevi bir hava oluşur. Sizin için en iyi seçim Ramazan'da olur'. Tayyip Bey bunu kullandı. Tayyip Bey Ramazanda bir seçim yaşadı. Bu, tek seçimidir. Tayyip Bey'e göre, kitlesel mesajın yayılacağı en iyi zaman, Ramazandır. 2010 yılında bir baskın seçim olursa bu tarihte olacağına inanıyorum. Bayramdan önce, Ramazan ayı içinde.
İkinci bir şey, Tayyip Bey'in benden öğrendiği bir şey daha var. Hasat kalkmadan seçim olmaz. Hatırlarsanız, seçim 29 Haziran'da olacaktı. Sonra birden bire YSK 22 Temmuz'da karar aldı. Durup dururken atmadı tarihi. Hasat kalkacak. İnsanların eli para görecek. Kışın seçime gidilmez. Tayyip Bey IMF'den para alırsa, IMF politikalarına uyulmayacak tek dönem seçimdir.
Seçim olunca verilen sözlerin tutulmaması normaldir. IMF'den 40-50 milyar dolar para alıp, ciddi bir zam yapıp seçime gidebilirler.
AKP, Anaplaştı
AKP dönemi deyince akıllarda size göre ne kalacak?
Türkiye tarihinde, siyasetçilerin bu kadar zenginleştiği bir dönem olmamıştır. Türkiye, AKP'nin 8 yılında sanayiyi terk etmiştir. Ekonomi; ticaret, rant, borsa ve dolar zannedilmiştir.
Hâlbuki Milli Görüşün özü sanayidir. Bugün özelleştirme diye satılan fabrikalar, Milli Görüş'ün döneminde yapılmıştır. Her hükümet, iktidara sarılır. AKP ise herkesten daha çok sarılıyor. Bu canhıraş bağlanma, zannetmeyin ki siyaset.
Nedir?
Ekonomik rantı, elinde tutmak içindir. AKP, ANAP'lılaştı. Kurucu olan dört büyük AKP'liden birinin lafıdır bu. Benim değil. Bir sohbetimizde, bir bardak su ver deyince kaç para vereceksin diye soruyorlar dedi. AKP bugün buraya gelmiştir. Bu teşkilatlara da yansımıştır. 2007'ye kadar çok güçlü teşkilatları vardı. 2007'den itibaren artık teşkilatların büyük bir kısmı iş takipçisi haline geldi. Büyük oranda zayıfladı. Eğer toparlayamazsa, büyük sorunlar yaşayacak. AKP tabanını bekleyen iki tehlike var: Saadet Partisi'nin gelişimi ve Kürt açılımı
Kriz teğet geçti diyor Başbakan. Size göre durum nasıl?
Bursa'da her dört kişiden biri işini kaybetmiş. 128 bin kişi, işten çıkmış. Bu çok vahim bir durum. Bu ülke, üretmiyor.
Tayyip Bey, ekonomi bilmez. Söyleneni, yapıyor. Ekonomi de, üretimdir. İşsizlik oranı, sürekli artıyor. Geçen hafta rakamlar, yayınlandı. İşkur'a, başvuranların sayısı yüzde 25 azaldı. İş için başvurmayanı biz işsiz saymıyoruz. İnsanlar iş bulmaktan ümidini kestiği için başvurmuyor. Şu anda yüzde 13,4 olan işsizlik oranı İLO'nun kayıtlarına göre, yüzde 19'dur. Her eve bir ateş düşmüş.
Bir anekdot anlatacağım. Geçenlerde bir banka müdüre arkadaşımla sohbet ediyorduk. Şubeye bir polis memuru gelmiş, bankamatik kartını uzatmış. Para çekecektim yardım edebilir misiniz demiş. Güvenlik görevlisini çağırmış müdüre. O da bankamatikten değil hesaptan demiş. Müdüre hanım şaşırmış. Ne fark eder? O da bankamatikten 10 TL'nin altını vermiyor. Hesabında 9 TL varmış. 9 TL'yi çekmek istemiş. İnsanlar bu durumda.
AKP'nin kimyası bozuldu
'AKP ile birlikte yeni bir zenginler sınıfı oluştu' eleştirileri var?
2007'den sonra, AKP yoksulların partisi olmaktan çıkmıştır. Sadece AKP yöneticilerinin mal varlıklarındaki gözle görülür artış bile, bunu izah etmektedir. Sayın Başbakan, 5 tane villada oturmaktadır. Bu AKP tabanında, Milli Görüş çizgisinden gelenleri son derece rahatsız etmiştir. Önümüzdeki seçimlerde Türk siyasetini yolsuzluk ve yoksulluk belirleyecektir. Bu nedenle, Saadet Partisi'nin milli bir çizgide durmasından öte, ezilen insanlardan yana tavır almasının da çok önemli olduğuna inanıyorum. Ve önümüzdeki seçimlerde ezilenler insanlardan yana olmak en büyük argüman olacaktır.
AKP'nin 2002 ile 2007 iktidarları arasında bir fark olduğunu mu söylüyorsunuz?
Evet. 2007'ye kadar olan Ak Parti ile 2007'den sonrakini ayırmak lazım. Burada, bir şeye dikkat çekmek istiyorum. 2007 seçimlerinde AKP yüzde 47 ile kazandığında biliyorsunuz, daha önce e-muhtıra verilmişti. Askerler, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasını istemiyorlardı. AKP, Gül'ü cumhurbaşkanı seçtiği an, TSK'nın kimyası bozuldu. Ve TSK, kendi geleneksel dünya bakışından da bu kimya bozulması nedeniyle koptu; kendine ve topluma da yabancılaştı. Bu çok net.
AKP'nin kimyası nasıl?
Arkasından, 2008'de AKP'ye kapatma davası geldi. Bu dava, AKP'nin kimyasını bozdu ve AKP kendi tabanına yabancılaştı. Milli bir parti olmaktan hızla uzaklaştı. Çünkü Anayasa Mahkemesi'ndeki kapatma davasında kendisini savunmak için Türkiye'de değil yurtdışında mevzilendi. Bir örnek, biz partinin kapatılmayacağını 30 Temmuz'a 5 gün kala, bugün iflas edip sahip değiştirmiş olan Morgan Stanly firmasının bir ekonomi raporundan öğrendik. Üstelik 6'ya 5 sonucu bile orada yazılıydı. Ayrıca Kürt açılımı ile başlayan süreçte, Türk halkının kimyasını bozdu. Şu anda Türk halkı, çok hızlı bir şekilde ayrışma sürecine girdi.
Alman vizesini kaldırın!
Bazı ülkelerle vizeler kalktı. Bardağın dolu tarafına bakılmadığını savunuyor AKP. Doğru mu?
Bardağın dolu tarafında hiçbir şey yok ki. Bardağın dolu kısmında gözüken, zenginlerin cebindeki para. Halkın cebinde, hiçbir şey yok. Vizeyi kaldıran yerlere bizim Türk halkı zaten gitmiyor . Kaç kişi Ürdün'e, Suriye'ye gidiyor. Kusura bakmasın, Sayın Davutoğlu. Bir vizeyi kaldıracaksa, Alman vizesini kaldırsın. Ben ara sıra, Alman elçiliğinin önünden geçiyorum. İnsanlar, gece 05.00'te karton kolilerin üzerinde soğukta, yatarak sıra bekliyor. Sıranın ucu bucağı yok. Kaldırıyorsa, ABD'ye kaldırsın. ABD'ye, İsveç, İngiltere'ye sayın başbakan bile kırmızı pasaportla vize alarak gidiyor, biliyor muydunuz? Başbakan ABD'den vize almadan giremez. Sayın Başbakan önce ABD'ye kendisi vizesiz girsin. Ondan sonra Türk halkının karşısına vize kaldırıyoruz diye çıksın.
 
  Bugün 10 ziyaretçi (37 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol