Nereden anlatmaya başlayayım bilmiyorum. Şehrin içindeki sayısız parklardan mı? Park demek haksızlık çünkü devasa arazi üzerine oturtulmuş muhteşem yeşil alan. Bir tanesinin içinde kumsal var. Porsuk çayını içine alan parkın kenarında beyaz kumlar ve üzerinde beyaz şezlonglar var. Parkın içindeki gemiler, hayal gücünüzü inanılmaz zorluyor.

Şehir turu yapmak isterseniz gondollara binebilirsiniz. O da yetmez ise denizi olmayan Eskişehir’in tersanesine gidin. Neler ürettiğine bakın. Ne tekneler ürettiğine ve bunları satıp kazanca dönüştürdüğüne.

Sanat için yapılan muhteşem binasına. Bale, konser tiyatro için ayrı ayrı salonlar yapılmış. Halk öyle bir noktada ki, biletler bir ay öncesinden tükeniyor.

Japon turistler sokaklarda... Turizm var Eskişehir’de. Üniversite kampüslerinden bahsetmeme gerek yok. Bence en şanslı üniversite öğrencileri Eskişehir’de. Bir daha üniversite öğrencisi olsam Eskişehir’de okumak isterdim.

Heykelleri de çok ilginç Eskişehir’in. Sanat’ın yanı sıra espiri de katmış şehre heykeller. Yılmaz Büyükerşen’in kendi elleriyle yaptığı heykeller ise yakında sergilenecek.
Burda bir başka güzel olay, bu kadar şehir için yenilik getiren ve 3. Dönemi olmasına rağmen heyecanını kaybetmeyip üreten bir Başkan’ın, hobisinin olması. Olmakla kalmayıp buna zaman ayırması.

Şehrin dış mekan stili tek tip. Bu da şehre inanılmaz bir bütünlük sağlıyor. Anlayacağınız yolunuz Eskişehir’e düşerse sakın benim gibi tek bir gün ayırmaya kalkmayın. Oradaki mucizeleri içinize sindirmeniz ve hepsini görebilmeniz için zamana ihtiyacınız var.
Emeğe duyulan saygı Eskişehir’de tavana vuruyor. Bence gidin ve bir hafta sonunuzu oraya ayırın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.